|
ÖFKENİN DİNDEKİ YERİ
(Reşat ÖNDER)
Ayetlerde Öfke
Kur’an’da “öfke” kavramı Arapça’nın dil yapısı ve ilahi hikmet gereği öfkenin belirgin ana özelliklerini vurgulamak için tek kelimeyle anlatılmaz. Ortak manası “öfke” olduğu halde işlev ve içerikleri yönünden farklı mesajlar getirir. Fert ve toplum için genelde olumsuz fonksiyonlar içeren öfke dört ayrı kelimeyle toplam kırkbeş yerde geçmektedir.
1.Öfke-Davranış İlişkisi
Allah Kur’an’da müminlere atıfla: “Onlar büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınırlar, kızdıkları zamanda onlar, affederler” buyurmaktadır.
Ayette büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınmanın öfkeye sebep olmama bakımından çok önemli olduğu vurgulanmıştır. Demek ki mü’min öfkeye sebep olacak davranışlardan kaçınacak; kendilerini öfkelendiren tutum ve davranışlarda bulunanlara karşı bağışlayıcı olacaktır.
Öfke insanı çok kötü durumlara düşürür, insana istemediği işlerini yaptırır. Hatta, bazen yuvaları söndürür. Bir çok cinayet öfke yüzünden işlenir. Öfkeye kapılan insan çoğu kez derin pişmanlık içine düşer. “Öfkeyle kalkan zararla oturur” demişlerdir. Bundan dolayı Kur’an Allah’tan korkan mü’minlerin öfkelerine hakim olduklarını belirtmekte, Allah’ın elçisi de öfkeye kapılmamayı öğütlemektedir.
2.Öfke-Menfaat İlişkisi
Mal ve menfaatin insan üzerinde ciddi psikolojik etkisi vardır. Allah Kur'an’da münafıklara atfen şöyle buyurmaktadır.
“Onlardan kimi de sadakalar(ın bölüştürülmesi hususun) da sana dil uzatır. Eğer o sadakalardan kendilerine pay verilirse hoşlanırlar, onlardan kendilerine verilmezse hemen kızarlar.”
Ayet, belli bir olay üzerinde değil, münafıkların genel davranışları belirtmek üzere kendinden önceki ayetlerle beraber inmiştir... Münafıklar, hep kendilerini düşünen bencil menfaatçi insanlardır. Bunlar zekatların dağıtımında da peygambere itiraz etmişler, istedikleri kadar pay alamayınca kızmışlar onu çekiştirmişlerdir. Böyle yapan bir tek kişi değil bir çok kişidir.
Ayette mal ve çıkarların temini noktasında da olsa yersiz bir gerekçe ile öfkeye kapılınmamasını vurgulamaktadır. Hırslı, bencil, çıkarcı olmamak gerektiğidir. Nitekim Allah mü’minlere atıfta bulunarak şöyle buyurmaktadır:
“O (koruna)nlar bollukta ve darlıkta Allah için harcarlar, öfke(leri)ni yutkunurlar, insanları affederler. Allah’da güzel davrananları sever.”
Bu ayet mü’min’in, mal ve çıkarları uğruna saldırgan davranışlarda bulunmaması aksine ihtiyaç sahiplerine yardımda bulunması gerektiğini; bu konu da saldırganlığa itecek davranışlardan kaçınıp öfkesini yenmesinin güzel bir davranış olacağını vurgulamakta ve mü’minlerin sıfatı olarak vermektedir. Ayrıca kendilerini öfkelendirecek davranışlara karşı bağışlayıcılığı ön plana almalarının güzelliğine işaret etmektedir.
3.Öfkenin Yarattığı Fizyolojik Çirkinlik
Öfke, insanın bedenini ve ruhunu hatta zihni fonksiyonlarını tahrip ettiğini; bu nedenle tutum ve davranışların kontrolünden çıkardığını belirtmiştik. Zihinsel iktidarsızlığı ve ruhsal taşkınlığı ile insanın fizyolojisi diğer bir deyişle bedeni davranışı ilkelleşir, vahşileşir ve çirkinleşir. Allah buna işaret ederken şöyle buyuruyor:
“Dileseydik elbette onu ayetlerle yükseltirdik, fakat o, yere saplandı ve hevesinin peşine düştü. Onun durumu tıpkı şu köpeğin durumuna benzer; üstüne varsan da dilini sarkıtıp solur, onu bıraksan da dilini sarkıtıp solur, işte ayetlerimizi yalanlayanların durumu budur. Bu kıssayı anlat ki belki düşünür (öğüt alır)lar.”
4.İnanç Farklılığının Yarattığı Öfke
İnanç farklılığı öfkeyi doğurabilir. Fakat, mü’min bu ilkelliği yenen kimsedir. Dost edinmese dahi farklı inançtaki insanlara hoşgörülü ve sevecen hareket eder. Ne yazık ki kafirler bu hoşgörüyü iki yüzlü olarak ortaya korlar. Kalplerinde pusuya yatan bir öfkeye sahiptirler. Allah yarattıklarını en iyi bilen olduğu için bu konuda mü’minleri ve kafirleri şöyle tasvir etmektedir.
“İşte, siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz, halbuki onlar sizi sevmezler. Kitabın hepsine inanırsınız. Onlar sizinle karşılaştıkları zaman “inandık” derler. Ama kendi başlarına kaldıklarında, size karşı öfkeden parmak uclarını ısırırlar. Deki: “öfkenizden ölün”! şüphesiz Allah, göğüslerin özünü bilir.”
Farklı özellikleri için bakz. (İSFEHÂNİ, er-Ragıb, Mufredat el-Faz-ıl-Kur’an, 1.bas. (Tah. Safvan Adnan DAVUDÎ) ed-Dar’us-samiyye, Beyrut-1992, “ ” “ ” “ ” “ ”mad) Ayrıca ayetler için bakz. (ABDÜLBAKİ, Müfehris, aynı kelime köklerinden)
ATEŞ, Süleyman; Yüce Kur'an’ın Çağdaş Tefsiri, Yeni Ufuklar Neşriyat, İstanbul,1988, c.2, s.111.
Kur'an (3) Ali İmran 134 (Ayette geçen , hoşlanılmadık bir şeye karşı tabın heyecanı öfke demektir ki gadabın aslıdır. Ve ondan farkı vardır. Deniliyor ki her halde gadabın arkasında iradeli intikam vardır. Ve yahut gadab bila ihtiyar yüzde ve cevarıhte zahir olur. Gayz ise yalnız kalbte kalabilir. Bir de gadab Allah’a isnad edilirde gayz Allah’a isnad edilmez. ELMALILI, M. Hamdi Yazır; Hak Dini Kur'an Dili, 3.baskı Eser Neşriyat ve Dağıtım, 1979, c.2, s.1176-1177.
Kur'an (3) Ali İmran 118.
Kur'an (3) Ali İmran 119.
|
|